28.08.2011

Formalar

Bin yıldır yazmadığım blogun tozlanmış sayfalarından merhaba. Kalabalık içinde arkadaşını bulmak ne kadar zorsa bu iğrenç ve dolu gündem içinden de yazacak bir şey bulmak o kadar zor. Tamam tembelliğimin katkısını es geçmiyorum, ama heves denilen bir şey var arkadaş, heh işte o bende yok artık. Şike, transferler, ertelenen ve değişmesi uygun görülen lig, kombineler hepsini geçtim formalarla ilgili birkaç şey söyleyelim de elimiz ısınsın.

Öncelikle, şu ana kadar tanıtılan 3 forma (beyaz, siyah, çubuklu) beklentileri karşılamamış gibi duruyor, umutlar senelerdir çıksın diye gözünün içine baktığım kırmızı formada. Ortada dolaşan tasarımlara bakarsak güzel, ama bakıyoruz sadece beklentiye girmiyoruz.

Beyaz. Şimdi bu formanın geçen senekiyle tek ortak yani beyaz olması, ha ee daha ne olsun derseniz o da bir bakış açısı tabi. Ama yaka farklı, kol detayları farklı, bel kenarındaki çizgi farklı, göğüs reklamı keza öyle. Ayrıca geçen seneki beyaz formada perde kumaşını anımsatan küçük kartal desenleri yerine tek ve büyük bir kartal deseni var. Bence bu seneki daha geçerli. Şahsen kırmızı çıkmazsa beyaza basıyorum bütün parayı.

Siyah. Geçen seneki gibi bu senede tamamen siyah değil. Yatay ince çizgiler dikey konumlanmış (kastırılmış cümle bitişi). Bilemiyorum kararsızım, sanırım Toyota’nın en iyi durduğu forma bu.

Çubuklu. Maalesef en çok hayal kırıklığı yaratan bu oldu, bunda internette dolanan şahane tasarımın etkisi var tabi. Neden kalın çubuklarda ısrar ediliyor anlamıyorum ve neden gözleri kısıp baktığımızda siyahlaşıyor bu forma. Mesela kollar beyaz olsa, hayat bayram olsa. Korkunç Toyota reklamına değinmiyorum bile, belki bir editleme yapılabilir bu konuda.

Kırmızı. Güp güp güp….

Son bir söz de fiyatlara. 95tl . OHA. Tamam bu konuda bu kadar söz yeter.

not: forma görsellerini ordan burdan topladım tabi yanlış olmasın, kartalyuvasi, kartalyuvasiankara, google görseller vs.

24.08.2011

Adam Aynştayn!

" I do not know how the Third World War will be fought, but I can tell you what they will use in the Fourth - Football! "


Einstein'den özür dileyerek tezini biraz değiştiriyorum; o kadar çirkin ve kalabalık bir futbol gündemi var ki, sonumuz böyle olacak sanırım.

29.05.2011

Create your own Super-Hero!


Sanallığın getirdiği fütursuzluk sağolsun, yeni terimlerimiz oldu; Klavye delikanlısı, Antu Fenerlisi, Forza Beşiktaşlısı. Nasıl pis bir şey.

Son günlerde yıkılıyor yine ortalık malum sanal platformlarda. Tek bir duyumla, efsane yaratmalar, başka bir duyumda yeryüzünden silmeler. 5dk arayla hain ve kahraman olmak!

Hem totaliter rejimlerin hem popüler kültürün bir getirisi sürekli yeni kahramanlar yaratmak, tek hareketiyle kitleleri coşturan simgeler üretmek. Maalesef futbolda da böyle, asıl lafı geçenin para olduğu gerçeğini görmezden gelip, sürekli yeni ‘süpermenler’ istiyoruz. İstemekle kalmayıp çok kolay yaratıyoruz. Birebir içinde olmadığımız tüm olaylarda 'umduğumuz' doğruları kabullenip, üstüne bir de inanıp, tersi durumda kendi yarattığımız dünyayı yine kendi başımıza yıkıyoruz. Kaç kere yaşadık benzer şeyleri, neden akıllanmıyoruz anlamıyorum.


Sevgiden bağımsız bir olgu bence. İşin içinde şuursuzluk var. Körlük var. Balık hafızalık var. Zamanında tesadüfen açtığım fbtv'de, Tümer'i FB formasıyla gördüğümde o kadar canım yanmıştı ki, Beşiktaş dışındaki tüm isimlere mesafeli davranmayı öğrendim. Hala aklıma geldiğinde gözlerim doluyor be! Yanlış anlaşılmasın, Beşiktaş forması giyen herkes benim için değerlidir. Ama hangi takımı tuttuğu, ya da Beşiktaşı ne kadar sevip sevmediği konuları beni ilgilendirmiyor. Verdiği emek, saygı hepsinden öte. Bu yüzden illa bir yücelik bahşedeceksek, çocuklukten itibaren Beşiktaş için çalışıp, hakettikleri değeri –nedense- hiçbir zaman alamayan altyapı topçuları, amatör branş sporcuları ya da ne bileyim Süreyya Abi daha çok hakediyor. Ya da İlhan Mansız. (yazar burda konudan bağımsız, insiyatifini kullanıyor.)

Çok gördü bu gözler, umulmadık isimlerin ıslıklandığını. Zaman gelip Ersan’ın da ıslıklanmayacağını kimse garanti edemez. Bu gümbürtü de her şey gibi unutulur gider. Onun için sakin olun Şampiyonlar!

Son olarak bir anekdot vererek, kaçıyorum ben.

Kiliseden gelen işkence tehditlerinin üzerine galilei pişmanlık belgesini imzalar. bu yüzden hocasına çok kızan öğrencisi ile arasındaki diyalog:

Öğrenci: -“ne yazık o ülkeye ki, kahramanları yoktur.”
Galileo: -“ne yazık o ülkeye ki, kahramanlara muhtaçtır.”

-Create your own Superhero-


26.05.2011

New Kit

Celtic, 2011-2012 yeni forması.

Celtic'in yeni forması bugün tanıtıldı. Taraftarlar arasında ilk tepkiler pek olumlu değil. Arıya, piyano tuşlarına (bence de), lastik izine, barkoda vs. benzetenler var. Şekli şemali önemli değil, arma oldukça güzeldir diyen romantik taraftar onlarda da var. Bir de, (aşağıdaki foto için) forma pek değil ama kris harika! diyen tipler var ki cinsiyetleri konusunda yorum yapmıyorum.

Kris Commons, cool bir şekilde kramponunu giyerken

22.05.2011

güven sadece semt adı mı?

Sevdiğim her şey arasında bir bağlantı bir benzerlik kurma çabasındayım. Madden ya da manevi olarak bana ait olan her şey birbirine benzemek zorunda. Şimdi alttaki iki fotoğrafa bakın. Ben daha bir şey demiyorum.



Kupayı kazanmış iki takım. Kedi canınızı sizin.. ♥

Yalnız aradaki 10 benzerlik 7 farktan öte, tek bir farka takıldım ben. Neill başgan orda Sen nerdesin Tayfur Reyiz? Aslında yazıya başlamadan önce konuyla ilgili fotoğraf ararken de Kupa kutlamalarında Tayfur’un hep geri planda kaldığını gördüm. Hatta kupayla beraber tek bir fotosunu dahi bulamadım ya neyse.

Büyük umutlarla başlayan sezon, zaten artık adı Beşiktaş kupası olarak değişsin dediğimiz Türkiye kupasına talim şekilde bitince önümüzdeki yılla ilgili beklentiler arttı tabi. Arada bir de teknik direktör kaybedip, koltuğu Beşiktaş’ın çocuğu efendi kaptan’a emanet edince de Acaba Tayfur Hoca altından nasıl kalkacak soruları oluştu. İşi kesinlikle kolay değil, ama ardına desteği aldın mı gözün görmez bir şey, işte o konuda sanki biraz sıkıntı var. Ben hoca’ya karşı o desteği taraftarda göremiyorum. Önümzüdeki sezon 5. Haftayı göremez diyeni çok duydum.

Celtic'te durum daha farklı, son haftalara kadar kesin şampiyon diye bakılırken, kendi eliyle verdi ligi Rangers’a. Onlar da bizim gibi kupaya sarıldı. Ama Its Only The Beginning diyorlar, ki bunun farkında olabilmek çok önemli. Neil Lennon’a inanılmaz bir güven var. Belki de saha dışı çok fazla acayip tehditler aldığından oluşan koruma içgüdüsü. Yok ama bence değil, seviliyor adam. Son kupa maçında uçağın ardından sallanan ‘In Lennon we trust’ pankartı da gösterge olsun buna.

Diyeceğim odur ki; güven, teslim olmak değildir. Ortak bir hedefe odaklanmışken, beraber yürümektir. Hedefi siz belirleyin. İster kupa olsun, ister başarısızlığınfaturasınıhocayakesennavmsahibi düzenin yıkılışı. Ben kolay olanı seçip kupa diyorum.

Son olarak; seneye şampiyonluğu yine o iki takıma yedirirseniz, gözüm görmesin sizi!

12.03.2011

Babasına bak, oğlunu al

Anthony Stokes'un babasının Dublindeki Pub'ıymış. Aileden yeşil kanlı adamlar.

yolunuz düşerse, http://www.theplayerslounge.ie/ ehe.

8.03.2011

Dünya kulübü

-azcık sus be canım-

Y. Demirören: "Beşiktaş Dünya Kulübü. Dünya kulübü Beşiktaş, Kulübü Dünya Beşiktaş, Beşiktaş kulübü Dünya........ czzzzzzt"

1.03.2011

Bloguma dokunma!

Sebep farklı, Suçlu yine aynı, azmettirici Digitürk oldu da kurban yine değişmedi.

Bloglarda paylaşılan maç yayını linkleri, dreambox şifreleri Türk futboluna zarar verdiği için elini taşın altına koyan yetkililer yeni bir yasakla yine karşımızdalar. Kurunun yanında dünyaları yakmak konusunda neden bu kadar ısrar ediyorlar, gerçekten düzelteceklerine inanıyorlar da saf duygularla yanlış işler mi yapıyorlar yoksa bunlar genel idari kafa yapısının sanal dünyadan korkularının sonuçları mı bilmiyorum, merak ediyorum.

-Çek ulan pis ellerini!-



P.S. Unutmadan, sevgili spor yayıncı kuruluşları, bu sezon 6 tane Old-Firm oldu bi tanesini TV.den verdiniz mi? Kota umrumda olmadan, link bulcam diye kıçımı yırttım ben her seferinde. yaşasın atdhe, yaşasın freesporttv, yaşasın diğerleri.

21.02.2011

1 Düğün, 1 Cenaze, 1 Gerizekalı

Bugün anladım ki ben derbileri değil, derbi sabahı uyanıp maç saatine kadar olan zamanı seviyorum. İçinde pırpırla uyanmak, hazırlanmak, tv.de eski maçları izlerken gaza gelmek, yüksek ses marşları dinlemek, semte inip o coşkuyu hissetmektir derbiler benim için. Son bilmem kaç maçındaki performansın, yediğin gol, eksiklerin sakatların, kulüp içi sorunları unutursun ya ha işte derbinin diğer maçlardan farkı bu kadardır benim için.. Yoksa Fenerden yediğimiz 4 golün Kiev’den yediğimiz 4 golden çok daha fazla yaraladığı falan yok. (oha abi 2 maçta 8 gol mü yedik biz?!)

Celtic-Rangers maçıyla günün ilk derbisini gayet muhteşem bir şekilde geride bırakmışken, günün sonunda her şeyi boğazıma dizen sevgili Beşiktaş’ıma kızgın değilim tabi, gole kadar kanser eden Ekrem’e de değilim, Taktik/teknik zırvalardan dolayı Schuster’e de kızmıyorum ben. Beşiktaş’la ilgili hiç bir şeye kızamam da, onun zararına iş yapan herkese/her şeye kızarım. şu zamana kadar savunduğum, Beşiktaş armasını taşıyan herkes kutsaldır düşüncesini silip atıyorum. O armayı formada değil, kafada taşımayı öğrensinler. Sevgili Ferrari, yaptığın anlamsız hareketle taraftarın gözünde bit-tin. Bunu skora direk etki ettiğin için değil, takımın şaha kalktığı anda 10 arkadaşının emeğini çaldığın için, 10 arkadaşına ve milyonlara ihanet ettiğin için!


P.S. bu maç beni Ferrari’den de daha fazla üzen durum Kapalı tribündü. Ben rakip tribünden toplu küfre bu kadar kayıtsız kalınan bir an daha yaşamamıştım, rezaletti. Efsane kendini hızla tüketiyor.

P.S. Maç sonu Schuster; Lugano'nun olduğu her pozisyonda provokasyon vardır demiş ya hemen topa tutulmuş! Beşiktaş sahada modern futbolun bir örneğini sergilemiyor olabilir ya da bugün maçtaki pozisyonda Ferrari %100 suçlu olabilir ama bu Schuster’in yaptığı tespitlerin yanlış olduğu anlamına gelmez. Yani özet geçiyorum: Adam haklı beyler!

15.02.2011

Saçmasapan şeyler, saçmasapan bir yazıya neden olabilir

Beşiktaş kulübü yönetim kurulunun İbrahim Üzülmez'in sözleşmesini feshederek kulüple olan ilişkisinin kesilmesine oy birliği ile karar vermesinin ardından 24 saate yakın zaman geçti, olayın ayrıntıları ne okudum ne izledim ne dinledim. Hiçbir şekilde öğrenmek istemiyorum, kimsenin geçerli sebeplerini, çok mantıklı gerekçelerini, hatta oh be gitti sevinçlerini duyup mide bulantıları geçirmek istemiyorum.

İyi oyuncuydu, kötü oyuncuydu geçiniz bu safsataları, herkesin diline sakız edip içini boşalttığı o Beşiktaşlılık duruşu gerçekten varsa eğer, bir farkımız varsa, gerçekten adamın adam olması, topu ayağında tutmasından ya da öldürücü vuruşlarından gelmez. Dile kolay 11 yıl bu formayı giyen, kaptanlık yapmış, bir adamdan bahsediyoruz.

Ya valla üzülüyorum, burnumun direği sızlıyor, gözlerim doluyor. Her dakika bir saçma hareket gelmesinden bıktım ben artık. Bıktım dırdır etmekten de, 2 gram kalmış aklımı sanki çok bir işe yararmış gibi bu konulara tüketmekten de. Çok mu zordu Soyunma odasında olan orda kalsaydı, kimse bilmeseydi, kol kırılsaydı da yen içinde kalsaydı, olay sadece tek adam üzerinden dallandırılmasaydı, elimizde bir masum bir deli taraf yerine iki eşit derecede haksız ama sessizce cezasını çekmiş kaptanlar olsaydı. …saydı, ….masaydı, …..seydı.

Her şey için teşekkürler ama Elveda kelimesinden nefret ediyorum.

P.S. bok gibi yazı oldu, evet. Sadece yazarak nasıl beyinsel boşaltım yapılır merak ettim.

P.S. Bu ay Cnbc-e’nin verdiği Barney Stinson’un kanka kanununu tek solukta okudum, alın okuyun ama şu kısmı eklemeden edemeyeceğim:

madde 42. Bir kanka asla ağlamaz.

İstisnai durumlar ise, Field of Dreams ve E.T filmlerini veya bir spor efsanesinin sporu bırakmasını izlemek.

Bu durumda kankalar, Ronaldo ve Deli İbo’nun aynı anda futbolu bırakması ne demek? Futbol tanrıları ağlamamızı istiyor, koyverin gitsin.

6.02.2011

Aç Kanatlarını Süzül Göklere

old-firm günüydü bugün!
Celtic, maçın büyük kısmında 10 kişi oynamasın rağmen, direnç, istek had safhadaydı. güzel maç oldu yani. 2.golü atan Brown reyizin golden sonra Diouf karşısında duruşu ise tartışmasız maçın en güzel anıydı.


16.01.2011

"to ki" or not "to ki"

Google’a toki kanunu yazınca çıkan ilk pdf’e tıkladım. Aynen kopyalıyorum.

KANUN NO: 2985

TOPLU KONUT KANUNU

AMAÇ VE KAPSAM:

MADDE 1 - Konut ihtiyacının karsılanması, konut insaatını yapanların tabi olacagı usul ve esasların düzenlenmesi, memleket sart ve malzemelerine uygun endüstriyel insaat teknikleri ile araç ve gereçlerin gelistirilmesi ve devletin yapacagı desteklemeler (...) (*) bu Kanun hükümlerine tabidir.

TOPLU KONUT İDARESİNİN GELİRLER, HARCAMALARI VE DENETİMİ:

MADDE 2- (Degisik madde ve basgı: 4684 - 20.6.2001 / m.7 - Yürürlük m.25 b) Toplu Konut _daresinin gelirleri;

a) _dare tarafından satısı yapılacak konut, isyeri, arsa ve arazilerin satıs ve kira gelirlerinden,

b) _dare tarafından açılacak kredilerin geri ödemelerinden,

c) Hazine arsaları üzerine yapılan konut ve isyerlerinin arsa maliyet bedellerinin en çok yüzde 25'ine kadar alınacak katılım payından,

d) Hazine Müstesarlıgının uygun görüsü üzerine yurt dısından saglanacak kredilerden,

e) Faiz gelirlerinden,

f) Bütçe kanunları ile (Degisik ibare: 5281 - 30.12.2004 / m.43/16 - Yürürlük m.45/11) "tahsis edilen ödenek ve 8.3.2007 tarihli ve 5597 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca alınan harçlardan (**)

g) idareye yapılacak bagıs ve yardımlardan, Meydana gelir.

Burada, başbakanın cüzdanı ya da toki başkanının banka hesabı gibi bir madde yok. öhm.. neyse devam edelim:

Toplu Konut idaresinin kaynakları asagıdaki amaçlar için kullanılır:

a) (Degisik: 4966 - 31.7.2003 / m.3) Ferdi ve toplu konut kredisi verilmesi, köy mimarisinin gelistirilmesine, gecekondu alanlarının dönüsümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup, yenilenmesine yönelik projelere kredi verilmesi ve kredilerde faiz sübvansiyonu yapılması.

b) Toplu konut alanlarına arsa temin edilmesi.

c) Arastırma, turizm alt yapıları, konut alt yapıları, okul, karakol, ibadethane, saglık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk parkları, benzeri tesisler ve konut sektörü sanayiini tesvik için yatırım ve isletme kredisi verilmesi.

d) İs ve istihdam yaratmak üzere esnaf ve sanatkarlara ait isyerleri ve küçük sanayi tesebbüslerinin kredi yoluyla desteklenmesi.

e) Afet mahallerinde konut yapımının tesvik ve desteklenmesi. idare kaynaklarının kullanımına iliskin usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca yürürlüge konulacak yönetmelikle tespit edilir. Toplu Konut idaresinin gelir ve giderleri Yüksek Denetleme Kurulu denetimine tabidir.

(kaynak: http://www.toki.gov.tr/html/tanitim/kanun.pdf)

Yukarda büyük ve bold olan kısımda gösteriyor ki, Toki görevini yapmış. Görev. (Görev için bknz.alt satır.)


görev

a. 1. Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. 2. İşlev. 3. Resmî iş, vazife: Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti. -A. İlhan. 4. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı görev, misyon. 5. db. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş. 6. fizy. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş. 7. mat. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi.

Bu da görevin tdk’ya göre anlamı (http://tdkterim.gov.tr/bts/)

***

işte, yabtım yabtım yabtıım diye bağrarım! diyenlere - laylaylom galiba sana göre sevmeler..