29.05.2011

Create your own Super-Hero!


Sanallığın getirdiği fütursuzluk sağolsun, yeni terimlerimiz oldu; Klavye delikanlısı, Antu Fenerlisi, Forza Beşiktaşlısı. Nasıl pis bir şey.

Son günlerde yıkılıyor yine ortalık malum sanal platformlarda. Tek bir duyumla, efsane yaratmalar, başka bir duyumda yeryüzünden silmeler. 5dk arayla hain ve kahraman olmak!

Hem totaliter rejimlerin hem popüler kültürün bir getirisi sürekli yeni kahramanlar yaratmak, tek hareketiyle kitleleri coşturan simgeler üretmek. Maalesef futbolda da böyle, asıl lafı geçenin para olduğu gerçeğini görmezden gelip, sürekli yeni ‘süpermenler’ istiyoruz. İstemekle kalmayıp çok kolay yaratıyoruz. Birebir içinde olmadığımız tüm olaylarda 'umduğumuz' doğruları kabullenip, üstüne bir de inanıp, tersi durumda kendi yarattığımız dünyayı yine kendi başımıza yıkıyoruz. Kaç kere yaşadık benzer şeyleri, neden akıllanmıyoruz anlamıyorum.


Sevgiden bağımsız bir olgu bence. İşin içinde şuursuzluk var. Körlük var. Balık hafızalık var. Zamanında tesadüfen açtığım fbtv'de, Tümer'i FB formasıyla gördüğümde o kadar canım yanmıştı ki, Beşiktaş dışındaki tüm isimlere mesafeli davranmayı öğrendim. Hala aklıma geldiğinde gözlerim doluyor be! Yanlış anlaşılmasın, Beşiktaş forması giyen herkes benim için değerlidir. Ama hangi takımı tuttuğu, ya da Beşiktaşı ne kadar sevip sevmediği konuları beni ilgilendirmiyor. Verdiği emek, saygı hepsinden öte. Bu yüzden illa bir yücelik bahşedeceksek, çocuklukten itibaren Beşiktaş için çalışıp, hakettikleri değeri –nedense- hiçbir zaman alamayan altyapı topçuları, amatör branş sporcuları ya da ne bileyim Süreyya Abi daha çok hakediyor. Ya da İlhan Mansız. (yazar burda konudan bağımsız, insiyatifini kullanıyor.)

Çok gördü bu gözler, umulmadık isimlerin ıslıklandığını. Zaman gelip Ersan’ın da ıslıklanmayacağını kimse garanti edemez. Bu gümbürtü de her şey gibi unutulur gider. Onun için sakin olun Şampiyonlar!

Son olarak bir anekdot vererek, kaçıyorum ben.

Kiliseden gelen işkence tehditlerinin üzerine galilei pişmanlık belgesini imzalar. bu yüzden hocasına çok kızan öğrencisi ile arasındaki diyalog:

Öğrenci: -“ne yazık o ülkeye ki, kahramanları yoktur.”
Galileo: -“ne yazık o ülkeye ki, kahramanlara muhtaçtır.”

-Create your own Superhero-


26.05.2011

New Kit

Celtic, 2011-2012 yeni forması.

Celtic'in yeni forması bugün tanıtıldı. Taraftarlar arasında ilk tepkiler pek olumlu değil. Arıya, piyano tuşlarına (bence de), lastik izine, barkoda vs. benzetenler var. Şekli şemali önemli değil, arma oldukça güzeldir diyen romantik taraftar onlarda da var. Bir de, (aşağıdaki foto için) forma pek değil ama kris harika! diyen tipler var ki cinsiyetleri konusunda yorum yapmıyorum.

Kris Commons, cool bir şekilde kramponunu giyerken

22.05.2011

güven sadece semt adı mı?

Sevdiğim her şey arasında bir bağlantı bir benzerlik kurma çabasındayım. Madden ya da manevi olarak bana ait olan her şey birbirine benzemek zorunda. Şimdi alttaki iki fotoğrafa bakın. Ben daha bir şey demiyorum.



Kupayı kazanmış iki takım. Kedi canınızı sizin.. ♥

Yalnız aradaki 10 benzerlik 7 farktan öte, tek bir farka takıldım ben. Neill başgan orda Sen nerdesin Tayfur Reyiz? Aslında yazıya başlamadan önce konuyla ilgili fotoğraf ararken de Kupa kutlamalarında Tayfur’un hep geri planda kaldığını gördüm. Hatta kupayla beraber tek bir fotosunu dahi bulamadım ya neyse.

Büyük umutlarla başlayan sezon, zaten artık adı Beşiktaş kupası olarak değişsin dediğimiz Türkiye kupasına talim şekilde bitince önümüzdeki yılla ilgili beklentiler arttı tabi. Arada bir de teknik direktör kaybedip, koltuğu Beşiktaş’ın çocuğu efendi kaptan’a emanet edince de Acaba Tayfur Hoca altından nasıl kalkacak soruları oluştu. İşi kesinlikle kolay değil, ama ardına desteği aldın mı gözün görmez bir şey, işte o konuda sanki biraz sıkıntı var. Ben hoca’ya karşı o desteği taraftarda göremiyorum. Önümzüdeki sezon 5. Haftayı göremez diyeni çok duydum.

Celtic'te durum daha farklı, son haftalara kadar kesin şampiyon diye bakılırken, kendi eliyle verdi ligi Rangers’a. Onlar da bizim gibi kupaya sarıldı. Ama Its Only The Beginning diyorlar, ki bunun farkında olabilmek çok önemli. Neil Lennon’a inanılmaz bir güven var. Belki de saha dışı çok fazla acayip tehditler aldığından oluşan koruma içgüdüsü. Yok ama bence değil, seviliyor adam. Son kupa maçında uçağın ardından sallanan ‘In Lennon we trust’ pankartı da gösterge olsun buna.

Diyeceğim odur ki; güven, teslim olmak değildir. Ortak bir hedefe odaklanmışken, beraber yürümektir. Hedefi siz belirleyin. İster kupa olsun, ister başarısızlığınfaturasınıhocayakesennavmsahibi düzenin yıkılışı. Ben kolay olanı seçip kupa diyorum.

Son olarak; seneye şampiyonluğu yine o iki takıma yedirirseniz, gözüm görmesin sizi!