21.02.2011

1 Düğün, 1 Cenaze, 1 Gerizekalı

Bugün anladım ki ben derbileri değil, derbi sabahı uyanıp maç saatine kadar olan zamanı seviyorum. İçinde pırpırla uyanmak, hazırlanmak, tv.de eski maçları izlerken gaza gelmek, yüksek ses marşları dinlemek, semte inip o coşkuyu hissetmektir derbiler benim için. Son bilmem kaç maçındaki performansın, yediğin gol, eksiklerin sakatların, kulüp içi sorunları unutursun ya ha işte derbinin diğer maçlardan farkı bu kadardır benim için.. Yoksa Fenerden yediğimiz 4 golün Kiev’den yediğimiz 4 golden çok daha fazla yaraladığı falan yok. (oha abi 2 maçta 8 gol mü yedik biz?!)

Celtic-Rangers maçıyla günün ilk derbisini gayet muhteşem bir şekilde geride bırakmışken, günün sonunda her şeyi boğazıma dizen sevgili Beşiktaş’ıma kızgın değilim tabi, gole kadar kanser eden Ekrem’e de değilim, Taktik/teknik zırvalardan dolayı Schuster’e de kızmıyorum ben. Beşiktaş’la ilgili hiç bir şeye kızamam da, onun zararına iş yapan herkese/her şeye kızarım. şu zamana kadar savunduğum, Beşiktaş armasını taşıyan herkes kutsaldır düşüncesini silip atıyorum. O armayı formada değil, kafada taşımayı öğrensinler. Sevgili Ferrari, yaptığın anlamsız hareketle taraftarın gözünde bit-tin. Bunu skora direk etki ettiğin için değil, takımın şaha kalktığı anda 10 arkadaşının emeğini çaldığın için, 10 arkadaşına ve milyonlara ihanet ettiğin için!


P.S. bu maç beni Ferrari’den de daha fazla üzen durum Kapalı tribündü. Ben rakip tribünden toplu küfre bu kadar kayıtsız kalınan bir an daha yaşamamıştım, rezaletti. Efsane kendini hızla tüketiyor.

P.S. Maç sonu Schuster; Lugano'nun olduğu her pozisyonda provokasyon vardır demiş ya hemen topa tutulmuş! Beşiktaş sahada modern futbolun bir örneğini sergilemiyor olabilir ya da bugün maçtaki pozisyonda Ferrari %100 suçlu olabilir ama bu Schuster’in yaptığı tespitlerin yanlış olduğu anlamına gelmez. Yani özet geçiyorum: Adam haklı beyler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder