23.05.2010

quaresmaaa, quaresmaaa...


Herkesin Beşiktaşlı olma hikayesi farklıdır, kimi babadan kimi renklerden kimi başarıdan, kimi taraftardan dolayı bu renklere gönül vermiştir. Benimki de aslında biz babadan böyle gördük diyerek başladı, ama fikirler oturdukça, sorup sorgulayıp tartmayı öğrendikçe bu kuralsız mirastan vazgeçemedim, daha çok bağlandım. Artık koşulsuz değildi çünkü bu sevgi, okudukça gördükçe şahit oldukça, ötesini berisini kavradıkça, Baba Hakkı’yı, Şeref Bey’i, Süleyman Seba’yı, Şan Ökten’i ve daha nicesinin içindeki “önce insan, sonra Beşiktaşlı” ruhunu öğrendikçe, en bilimsel doğru kadar doğru olmuştur benim için Beşiktaş. Bir de taraftar var tabi, eski çArşı, şimdi ki çarşı, pankartları, eylemleri, söylemleri.. işte tüm bunlarda ötürüdür benim Beşiktaşlılığım.

Çarşı kapalının ortasında sıralanan bir grup değildir. Çarşı bir ruhtur.Çarşı, New York 'da yeraltı trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir, Prag'da duvara yazılmış bir yazıdır, Erzincan'da bir dağın yamacına yazılmış sevgidir, Adana'da bir rengi bozuk derneğin duvarlarına boyanmış siyah ile beyazdır, Galatasaray lisesi duvarına yazılmış "Çarşı Ulan" işaretidir. Bir tiyatro sahnesinde hiç bir dekora uymadan sırtında taşınan kutsal Beşiktaş formasındadır Çarşı. Zonguldak'ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefesle sorulan "maç kaç kaç ?" sorusundadır Çarşı.

Münferit bir taraftarım, romantik beşiktaşlıyım. Hiçbir zaman kendimi çarşıdanım diye aksetmedim, belki kendimi o kadar yüksekten göremedim belki layık olup olamama korkusundandır. Ama ne yazıkki Çarşı son zamanlarda çok fazla içi boşaltılan bir olgu olmaya başladı. Ne zamanki çarşı Beşiktaş’ın önüne geçer olmaya başladı işte o zaman taraftar profili kökten değişmeye başladı. Başarıya endeksli, anti-fenerli yanı ağır basan, kendini kaf dağında gören, sürekli sidik yarıştıran, ne olduğu önemli değil fenerbahçe galatasaray yaptıysa biz bir fazlasını yapalım mantığıyla hareket eden bir topluluk olmaya başladı. Endüstrileşmiş futbolun, kapitalizmin, Medya’nın hepsinin etkisinde bu hale geldik. Artık formaları beğenmiyoruz son trendlere uymadığı için, ya da x markası y takımına daha iyisini yaptığı için, artık inönü stadını da beğenmiyoruz, rahat işeyemiyoruz diye, ya da kışın çok ıslanıyoruz diye, yenisini yapmak lazım. Ne yazık ki artık futbolun gölgesinde kalan, sadece fb-gs rakip olunca hatırladığımız amatör branşlarımız umrumuzda değil, onun yerine futbol takımının milyonları oturduğu yerden yiyen oyuncularının derdindeyiz. Özkaynak, altyapı hepsini geçiniz, onların formasını kim alır ki zaten, Avrupa yüzü bile görmemişler!, önce bir kiralayalım kendini geliştirsin, hatta olmadı bedavaya bonservisini de veririz. Çünkü biz büyük düşünürüz, bizi ancak Quaresma paklar!

Forza’da Transfer başlığı ayrı, Quaresma’yı istiyoruz başlığı ayrı, aldı başını gidiyor. Dünyayı unutmuşuz, sabahlıyoruz, yalvarıyoruz resmen. Geleceğimiz bu adama kalmış gibi dua ediyoruz. İlk zamanlarda bu kadar rahatsız olmuyordum kaliteli futbolcular yakışır zaten Beşiktaş’ıma. Ama nerden geldi bilemem bu adama karşı bir gıcıklık oluştu. Belki geçen sene, şampiyonluk kutlamasında sahnede şampiyonluğu kazananlar varken insanların deli gibi Başkandan Quaresmayı istedikleri sırada olmuştur, bilemeyeceğim. Son zamanlarda ise gerçekten eşekle su’yu fazla yakınlaştırdık. Beşiktaş kimseye muhtaç değildir. Ne bu adam geldiğinde dünyanın en iyi takımı olacağız ne de gelmezse Beşiktaş bitecek! Hatta şu andan itibaren tüm telepatik güçlerimi gelmemesi yönüne ayarladım. Gelmezse sorumlusu benim, heralde tek sevinen de ben olacağım.

1 yorum:

  1. çarşı iki sene önce feshedildiği gün değil, feshedildikten birkaç ay sonra döndüğü gün bitti.
    kuarejma diye ortalığı inleten taraftar istemiyorum. beşiktaş'ı değil, yıldız futbolcuyu seyretmek için kombine alan taraftar istemiyorum. beşiktaş'ın değil, yıldız futbolcunun formasını alan taraftar istemiyorum. kuarejma'yı istemiyorum!

    YanıtlaSil